Sağlık

Dünya nüfusunun yüzde 65’i laktozu sindiremiyor

Dünya nüfusunun %65’i süt ve süt ürünlerinde bulunan laktozu sindiremezken, bu durum ince bağırsakta üretilen laktaz enziminin yetersizliğinden kaynaklanan laktoz intoleransına yol açmaktadır. Son yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye’nin en az yüzde 70 ila 80’inde laktoz intoleransı olduğu kaydedilirken, laktoz içeren gıdaları tüketmeyenlerin farklı alternatifler araştırdığı kaydedildi.

Ulusal Tıp Kütüphanesi’nde yayınlanan araştırmaya göre dünya nüfusunun %65’i süt ve süt ürünlerinde bulunan doğal bir şeker olan laktozu sindiremiyor. İnce bağırsakta üretilen laktaz enziminin eksikliğinden kaynaklanan laktoz intoleransı, en çok Doğu Asya kökenli yetişkinlerde görülür ve nüfusun %70 ila 100’ünü etkiler. Türkiye’de laktozu sindiremeyen insan oranının yüzde 70 ila 80 arasında olduğu kaydedilirken Plantero CEO’su Türker Yaşın, laktoz intoleransının genellikle ergenlik döneminden sonra ortaya çıkan bir durum olduğunu belirterek analiz alternatiflerini paylaştı.

Türker Yaşın, laktoz intoleransı hakkında şu bilgileri paylaştı: “Bazı insanlar doğuştan laktaz enzimi üretemezken, bazıları yaşlandıkça laktaz enzimi üretimini azaltabiliyor. Laktoz intoleransı genetik yatkınlığa, coğrafyaya ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Örneğin tüm Avrupa ülkelerinde süt ve süt ürünleri tüketimi yüksek olmasına rağmen laktoz intoleransı Güney Avrupa ülkelerinde yüksek oranlarda görülürken, Kuzey Avrupa ülkelerinde daha düşük oranlarda görülmektedir. Türkiye’de ironik bir durum var ki, insanlığın süt tüketiminin ilk olarak 9 bin yıl önce Türkiye’nin Kuzeybatı Anadolu Bölgesi’nde başladığı düşünülse de, laktozu sindiremeyenlerin çok yüksek olması, nüfusun %70-80’inin, uzun zamandır sütün içildiği bu topraklar. çoğunluğu oluşturuyor.”

“Laktoz intoleransının tanısı bazı testlerin yardımıyla konur.”

Plantero CEO’su Türker Yaşın, “Laktoz intoleransı dünyada en sık görülen gıda intoleransı türüdür. Laktoz intoleransı olan kişiler süt ve süt ürünlerini tükettiklerinde karın ağrısı, şişkinlik, ishal ve mide bulantısı gibi sindirim sorunları yaşarlar. “Bu semptomlarla sağlık kurumlarına başvuran kişilerde hoşgörüsüzlük olup olmadığı, hidrojen nefes testi veya dışkı asitlik testi gibi yöntemlerle belirlenebilir,” dedi ve ekledi: “Doğru ürünlerle dengeli ve doğru bir diyet oluşturarak bireyler, bireyler oluşturarak sütün sağlayabileceği tüm faydaların yerini kolaylıkla doldurabilir ve sütün sebep olabileceği olası rahatsızlıklardan korunabiliriz.” Sözlerine şunları ekledi:

“Laktoz intoleransı tanısı alan bireyler süt ve süt ürünleri tüketimini azaltmalı veya tamamen bırakmalıdır. Laktoz intoleransı olan bireylere sağlıklı ve lezzetli bir alternatif sunan bitki bazlı ürünlerimiz laktoz içermez ve soya, gluten, gluten içermez. koruyucu maddeler, yapay tatlar, antibiyotikler veya GDO’lar. “Hayvansal kökenli hiçbir içerik içermiyor ve hayvanlar üzerinde test edilmiyor. Ürünlerimizle laktoz intoleransı olan kişilerin yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefliyoruz.”

“Tüketiciler bitkisel bazlı süt alternatiflerini tercih ederken dikkatli olmalı”

Geçen yılı 27 milyar dolarla kapatan bitkisel süt alternatifleri pazarının 2028’de 43,6 milyar dolara ulaşacağını ancak pazarın büyümesiyle birlikte geniş ürün yelpazesinde doğru gıdanın seçilmesi konusunda dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Plantero, CEO Türker Yaşın bunları şöyle sıraladı: “Süt tüketimini bırakmak isteyenler Tüketiciler bitki bazlı alternatifler ararken en önemli konu doğru ürün seçimi olarak ortaya çıkıyor. İlk kural mutlaka etiket analizi yapmaktır. Özellikle koruyucu, koyulaştırıcı ve yapay aroma içeren ürünlerden uzak durmakta fayda var. “Bu tür ürünlerin gıda sektöründe kullanımı onaylanmış olmasına rağmen bitkisel sütler üretilirken UHT pastörizasyon teknolojisi ile ürünün 5 saniyede 135 dereceye çıkıp tekrar 20 dereceye düşmesi durumunda ne gibi reaksiyonlar oluştuğuna dair yeterli araştırma bulunmamaktadır. “

Türker Yaşın sözlerini şöyle tamamladı: “Bitkisel süt konsantreleri sadece badem, fındık, kaju gibi yemişlerin işlenmesiyle üretiliyor. Bu nedenle hiçbir katkı maddesi, koruyucu madde veya tatlandırıcı yoktur. Ayrıca konsantre olduğundan açıldıktan sonra uzun süre bozulmadan saklanabilir. Bu eserlerin en çok hangi alanlarda kullanılabileceği soruluyor. Bu soruya kısaca cevap vermek gerekirse sıradan sütle yapılan her tanımlama bitkisel sütle de yapılabilir. Özellikle internette araştırırsanız vegan yoğurt, puding, kek gibi tanımlara rastlamak mümkündür. “Birçok şefin en sevdiği tariflere bitkisel sütü de eklediğini ünlü restoranların menülerinden görebiliyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu